El secreto de sus ojos

Burayı ilk açtığımda yazdığım yazılardan biri. Baktım google’dan bir ziyaretçi gelmiş ama boş sayfa ile karşılaşmış. İçim el vermedi. Hemen önbellekten aldım yazıyı.

2010 Oscar töreninde en iyi yabancı dilde film ödülünü kazanan El secreto de sus ojos (The Secret in Their Eyes) “Gözlerindeki Sır”. Filmin başrolünde oynayan Ricardo Darin‘i Nueve reinas’dan hatırladım. Daha doğrusu “bu adamı bir yerden hatırlıyorum” diye düşünerek filmografisinden hatırlamış oldum. Diğer başrol oyuncusu hafiften Monica Belluci’yi andıran Soledad Villamil‘i ise ilk defa izlemişim. Halbuki o da çok tanıdık geliyordu. Filmdeki simalar hakikaten çok tanıdık geliyor. Mesela başrol oyuncularından bir başkası olan Javier Godino‘yu da sanki 3-4 filmde izlemiş gibiyim. Lakin ilginçtir o da hayatımda bir ilk olmuş. Aynı zamanda filmin yazarı da olan yönetmen Juan José Campanella. Arjantinli. Law & Order, House M.D. gibi dizilerin bir kaç bölümünde yönetmenlik yapmış. Tim Burton’ın Johnny Depp sapıklığı gibi o da her filminde Ricardo Darin’i oynatıyor. İsteyen şuradan hayranı olabilir.

Filme dönelim. Filmin cari zamanı 1999. 1974 yılına, geçmişe dönük paralel kurgu şeklinde bir işleyişi var. Kahramanımız emekli bir adalet görevlisi. Hayatında unutamayacağı bir suçu biz izleyicilerle paylaşıyor. Hikaye genel olarak günümüzden geçmişe dönüşlerle anlatılıp finale bağlanıyor. Tabi ki sürpriz bir final. 2 saat 10 dakikalık film bir çok yönden hem izleyiciyi hem de adalet sistemini sorguluyor. Özellikle finali tam anlamıyla izleyiciyi yargılıyor. Klişe tabirle son zamanlarda izlediğim en sağlam filmlerden bir tanesi. Tavsiye ederim. İçerisinde aşkı ve adaleti bulabilmeniz umuduyla…

Buradan sonrası filmi izlemiş olanlar için

–SPOILER–

Film bitince kendime sorular sordum: Bir kadına tecavüz edip vahşice öldüren mi daha kötüdür, yoksa bir kişiyi intikamı uğruna 25 yıl bir hücrede insanlıktan izole bir şekilde hapseden mi? Bu olayın kendi başıma geldiğini düşündüğümde hiç şüphe etmeden aynı davranışı ve belki de daha kötüsünü gösterebileceğimi hissediyorum ancak bu doğru mudur? Hak mıdır? Kısasa kısas bugünün adalet sistemi mi olmalıdır? gibi sorular sorup cevaplıyorum..

Hiç şüphesiz filmin temelinde adalet sistemine en sıkısından bir eleştiri var. Bu film, adalet sisteminin ne kadar kötü işlediğini bildiğimiz halde yüzümüze çarpıyor. Bundan mazoşist bir zevk almıyor değiliz. Lakin sonuç yine değişmiyor. Adaletsizlik hayatta sürekli var oluyor ve olacak da..

Filmin işlediği bir diğer konu da aşk. Hissettiklerimizi reddedileceğimizi bilsek de söylememiz gerektiğini, korkunun anlamsızlığını, ulaşılmaz sandığımız kişilerin aslında ne kadar ulaşılabilir olduğunu bir kaç cümle ile görebileceğimizden bahsediyor. Temo (korkuyorum) kelimesi bir harf eklenerek teamo‘ya (seviyorum) dönüşebiliyor. Evet daktilonun çalışmayan a tuşu da güzel bir ayrıntıydı..

–SPOILER–

Şu yazılar da ilginizi çekebilir...

Bir Cevap Yazın