Sansür Dediğin Nedir Ki?

Daha önce de sansürle ilgili bir yazı yazmıştım ama siteleri bir kapatıp bir açtığım dönemde kaldı, silindi gitti. Bu yüzden tekrar daha geniş olarak konuya değinmek istiyorum. Öncelikle “özet geç piç” diyenler için özet geçeyim: bu yazı sansürün tanımı, uygulanması ve sonuçları üzerine bir yazıdır. Konuyu biliyorsan ekstra bir şeyler yok.

Ekşi sözlüğe bağlantısını verdiğim için blogun en populer konularından biri olan Link Var Mı? konusu da sansürle ilintili ancak ana konusunun sansür olmadığını düşünüyorum. Daha çok telif haklarının korunmasında başvurulan yöntemleri ilgilendiriyor.

Bundan yaklaşık 4-5 sene önce sansürü savunan bir bireydim. Sansür konusunda hararetli tartışmalara bile girmiştim. Lakin insan okumaktan çok tecrübelerle doğruya ulaşıyor. Bu geride kalan yıllarda sansürün ne denli hayatımıza girdiğini fark ettim. Belki daha önce de fark etmiştim ancak tecrübe etmemiştim ya da edindiğim tecrübeleri doğru yorumlayamamıştım. Neyse ki artık öyle değil. İlk olarak sansürün ne olduğuna bakalım. Türk Dil Kurumunun web sitesinde sansür şöyle tanımlanmış:

1. Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim

2. Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim.

Kullanıcıların içeriği oluşturduğu platformlara bakarsak:

Wikipedia:

çeşitli kavramların çeşitli yollarla kontrol altına alınmasıdır.

Ekşi Sözlük (tanım içeren farklı 3 entry):

1. önceden denetleme işi… neyi görüp neyi görmeyeceğimize, neyi okuyup neyi okumayacağımıza başkalarının, devletin karar vermesi… kontrol altında tutmak için gerektiğine inanılan yasakların bütünü… sansür sıkılaştırıldığı sürece delinir; engel olunamaz. (cyrano)

2. yazdığın veya yayınladığın şeyin birilerinin hoşuna gitmediğinde cezalandırılması, tekzip ettirilmesi durumu. (dreamer)

3. devletin , bizden daha iyi düşündüğünü düşünmesi durumu (msc)

İtüSözlük :

özgün bir mesajın tümünü veya bir kısmını bloke etmeyi, yeniden düzenlemeyi ve manipulasyonunu içeren süreç. (neverwinter nights)

Türkçebilgi:

Her türlü yayın, haber ve bir yerden diğer yere gönderilen şeylerin, gönderilene ulaşmadan önce gerektiğinde devlet tarafından kontrolü; bâzı fikirlerin yazılıp yayılmasının engellenmesi.

Filozof.net: Web sitelerinde sağ tıklamayı ve kopyalamayı yasakladıkları için tanımı buraya aktaramıyorum. Aslında bu da bir sansür yöntemi. Pekala sitenin kaynak kodlarından ya da eklentiler vasıtasıyla, ya da en basiti elle yazarak tanımı aktarabilirim ama gerek duymuyorum. Merak edenler buradan bakabilir.

Tüm bu tanımlardan çıkan anahtar kelimeler: denetleme, devlet, toplum, kontrol, yaptırım.

Bu kaynakların yardımıyla bir tanım yapmak gerekirse: Sansür, bir kişinin ya da bir kesimin ya da devletin; toplumu, bir grubu ya da kesimi korumak adına önceden denetleyerek ya da sonradan engelleyerek düzeni koruma çabasıdır. Pek ansiklopedik bir tanım olmadı ama tüm tanımların birleştiğini düşünüyorum.

Şimdi bu tanım ilk bakıldığında göze hoş geliyor. “Ne güzel bizim için yapıyorlar” denilebilir. Lakin birinin sizin adınıza yararınıza dahi olsa karar vermesinden hoşlanır mısınız? Örneğin sigara içen birinin elinden sigarasını almak ne kadar doğru bir davranıştır? Neticede onun iyiliği için yapıyorsunuz. Tabi ki kabul edilebilir değil.

Sansür aslında aileden ve ilk çevre edinimimizden itibaren başlıyor. Çocukluğumuzda yapmamamız gereken bazı şeylerin tam anlamıyla sansür tanımının karşılığı olduğunu söylemek gerekir. Aile, çocuklarını korumak adına onlar adına karar verir. Peki bu anlamıyla sansür yararlı mıdır? Koruma içgüdüsü ile karar veren ailenin çocuğunun yararına dahi olsa onun adına karar vermesi ne kadar doğrudur? Bu konuda ilk aklıma gelen örnek din oluyor maalesef. Aile; çocuklarının bazı bilgilere erişimini engellemekle birlikte nasıl düşünmesi gerektiğini de telkin eder. Çevremiz de baskı yoluyla bu tip bir bilgi edinme dürtüsü geliştirmemize mani olur.

Aslında sansürün varlığını ergenliğe kadar farkedemeyiz. En azından bize yapılanları sansür olarak tanımlayamayız. Genellikle hoşumuza gitmez ama seçeneğimiz de yoktur. Ne zaman aklımız bazı şeyleri yorumlamaya ve merak etmeye başlar işte o zaman sansür karşımızdadır. Bu konuda aile tarafından özellikle cinsellik ve inanç baskı altına alınır. Sansürün kardeşi “dayatma” da bu çağlarda yoğun olarak hissedilir. Görgü kuralları adı altında neyi söyleyip neyi söylemeyeceğimiz baskılanır, inanç adı altında neye inanacağımız baskılanır, hangi eğitimi almamız gerektiği dayatılır, kızlara bekaretin önemi baskılanır (erkeğe ise tam tersi bir davranış vardır. Seks yaptığı kız sayısınca başarılı görülür). Yani cinsellik aile ve toplum tarafından sansürlenir. Cem Yılmaz’ın bir gösterisinde söylediği gibi “kızların çocuk yaşta bile cinsel organları saklanırken erkekler taşaklarını sere sere gezebilmektedir.”

Gelelim işin devlet boyutuna. Yani asli meseleye. Şu an bu satırları yazarken ne kadar dikkatli olmam gerektiğini bilmem, kelimeleri seçerek yazmam gerektiğinin baskısını üzerimde hissetmem sansürün sayesindedir. Çünkü devlet, hükümet ya da herhangi bir şahısla ilgili gerçek düşüncelerimi beyan etmem bu yazının ortadan kalkmasına sebep olacaktır ve büyük olasılıkla sonuçları sansüre uğramaktan daha vahim olacaktır.

Türkiye’de web sitelerinin sansürlenmesindeki başlıca sebeplerden biri 5816 sayılı Atatürk’ü koruma kanunu. ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) pek çok siteyi Atatürk’e hakaret içerdiği gerekçesiyle şikayet etmiştir. Yani bu siteler -doğru ya da yanlış- sansüre uğramıştır. Bir diğer mevzu da telif hakkıdır. Telif hakkı sebebiyle kapatılan siteler ve bloglar vardır. Lakin burada uygulanan sansürün boyutu daha farklıdır. Esasında pek kimsenin bu tip yasadışı yayınlar yapan blog ve sitelerin kapatılmasına itirazı yoktur. Ancak Türkiye’de web sitelerinin denetimi konusunda büyük eksiklikler olduğu için alt alan adı kullanan siteler/bloglar yerine ana alan adı erişime engellenmektedir. Bu konunun acilen mecliste düzenlenmesi ve buna uygun bir sistem yapılması gerekiyor. Öte yandan telif hakkı için dahi olsa sansür daima ters etki yapmıştır. Sokullu’nun söylediği gibi “kesilen sakal daha gür çıkar”. Gerçekten de bir bilgi ya da medya sansüre uğradığında daha büyük merak uyandırır ve daha geniş kitlelere ulaşır. Yani sansür bir nevi reklamdır. Ve reklamın iyisi kötüsü olmaz. Engelliweb sitesinde Türkiye’den engellenmiş tüm siteler yer alıyor. İçeriğinin büyük kısmını pornografik siteler oluşturuyor. Alın size adını sanını duymadığınız sitelerin listesi. Dev bir porno site arşivi.

Sansürü yaşadığımız en yakın olay Ahmet Şık’ın daha basılmadan sansürlenen kitabı: “İmamın ordusu”. Konunun siyasi yönüne değinmeyeceğim. Çünkü sansür siyaset üstü bir sorun. Her dönemde her hükümet tarafından uygulanmıştır. Az ya da çok. Ahmet Şık’ın kitabının engellenmesinin ardından büyük merak uyandırmış ve sonunda beklenen olmuştur. Kitap internete “Dokunan yanar” adıyla düşmüş ve binlerce kişi indirip okumuştur. Şüphesiz kitap basılmış olsa idi böyle bir satış rakamı yakalayamayacaktı. (Bu konuda dayanağım Türkiye’deki kitap okuma oranlarının düşüklüğüdür). Görüldüğü gibi sansür hiç bir şeye çare olmamıştır.

Televizyonlarda yayımlanan dizi ve filmlerdeki küfürlerin, erotik sahnelerin, kan, sigara, uyuşturucu içeren sahnelerin buzlanması kanımca sansürün en komik kısmıdır. Bu sansür yöntemi ile amaçlanan hiç bir şeye ulaşılamayacağı açıktır. A*ına koyayım derken m harfi yerine kullandığım yıldız karakteri ne benim düşüncelerimi engeller ne de karşıdakinin söylediğimi anlamasını.. Bu yüzden sansür uygulamadan “amına koyayım” diyebilmeliyiz. Çünkü bilgisayar dışındaki yaşantımızda bu sansürü uygulamıyoruz. Ya söylemekten imtina ediyoruz -ki bu da otosansürdür- ya da doğrudan o sözleri sarf ediyoruz.

Her ne kadar sansür devletle bütünleşmiş bir kavram olsa da bireysel olarak da hem kendimize hem çevremize sansür uyguluyoruz. Gücümüzün yettiği ölçüde kimilerinin düşüncelerini açıklamasına engel oluyoruz. Kimisinin de yapmak istediği şeyleri baskı altına alıyoruz. İşin bir de gizli boyutu vardır. Bu tip sansürde sansürün varlığı belli edilmeden amaca ulaşma hedeflenir. Konuyla ilgili bir yazı ve örnek şurada.

Sansürün amacı “genel toplum ahlakını ve düzenini korumak” olarak tanımlanıyor. Buradaki “genel” ifadesi o kadar genel bir ifade ki.. Neden bireysel özgürlüklerim toplumun sözde genel ahlakı üzerine ayaklar altına alınıyor sorularımdan biri. Bu bana olduğu kadar kendileri adına karar verilen toplum için de bir hakarettir. Bu, devletin ya da sansürü uygulayanın bize; “siz ahlakınızı, aklınızı koruyamazsınız; davranışlarınızı kontrol edemezsiniz. Sizin yerinize ben koruyacağım” demesidir. Yani bir nevi bizleri iradeden yoksun ve doğru ile yanlışı ayırt edemeyecek bireyler olarak değerlendirmesidir. Bu durum pekala kabul edilemez..

Şu yazılar da ilginizi çekebilir...

3 Yorum

  1. Buğra dedi ki:

    :D

  2. Abe dedi ki:

    Meme var dediler geldik

Buğra için bir cevap yazınCevabı iptal et