Als miyim?
Bu yazıyı okuyacak olanlar kelimenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordur ancak ben yine de bir tanım yazayım. ALS’nin açılımı “Amyotrofik lateral skleroz” ya da bilindik uzun adıyla “Motor Nöron hastalığı”. Tedavisi olmayan bu hastalıkta kasları kontrol eden motor sinir hücreleri yavaş ama geri dönülemez şekilde ölüyor ve sonucunda kasların işlevsiz kalmasına, erimesine yol açarak hastayı yatalak ediyor. Kollar, bacaklar ve gövde kaslarının işlevsiz kalmasından öte yutkunma ve solunum kasları etkilenmeye başlayınca hastalık ölümcül hale geliyor. Bu duruma gelen hastaların yapay solunum desteği alması gerekiyor. Görülme sıklığı 100 bin kişide 1-1.5 olan hastalık için hayatta kalma oranı ortalama 3-5 yıl arasındadır. Yapay solunum desteği sorunsuz sağlanabilen hastalar uzun yıllar yaşayabilmektedir. Bu hastalığa sahip en ünlü kişi fizikçi Stephen Hawking’dir ve 50 yıldır bu hastalıkla yaşamaya devam etmektedir. Konuyla ilgili daha geniş bilgi için:
Tarih 2010 ağustosunu gösterirken güzel bir tatilden dönmüştük. Her şey yolundaydı. Bir gün bacağımda bir gariplik hissettim. Sağ baldırım seğiriyordu. O zamanlar kendimi (vücudumu) dinleyen birisi olduğum için tüm dikkatim de bacağıma yönelmişti. Ertesi gün de seğirme geçmeyince hayatımın en büyük hatalarından birini yaptım ve dr.google’a (bildiğimiz google arama motoru) “seğirme” kelimesini yazdım. Ta taaa.. “ALS belirtisi” . Birisi bana “o kelime hayatının dönüm noktası olacak” deseydi ne de güzel gülerdim. Altı üstü bir arama eylemiydi değil mi? Değilmiş..
Seğirme kelimesi beni ALS belirtilerine çıkarınca ALS’nin okuduğum diğer belirtileri de vücudumda ortaya çıkmaya başladı. Örneğin “ALS hastaları sık esner” gibi bir belirtinin ertesi gününde 30 defa esniyordum. Ya da ALS hastalarının bacakları, ayakları soğuk olur yazıyorsa benim de öyle oluyordu. Ya da ne bileyim kulak çınlaması, kolay irkilme.. Bunların hepsi bende vardı. O halde als olmalıydım. Hiç unutmadığım bir an var ki o da seğirme tiplerini araştırdığım gündü. Doğru ya da yanlış hâla bilmiyorum ancak okuduğumda ALS seğirmelerinin “pop” denilecek abartılı seğirmelerden çok gözle görülmeyecek ya da çok az farkedilecek “solucan hareketi” şeklinde olduğunu öğrenmiştim. Bilin bakalım ne oldu? Ertesi güne bu tip seğirmelerle uyandım.
Araştırmalarımda ilk durağım ALS-MNH derneği oldu. İlk olarak sadece okuyarak geçirdiğim günlerden sonra bir konu açmaya karar verdim. 2 Eylül 2010 tarihinde Anksiyete / Hipokondriyazis / ALS başlıklı bir konu açtım. Şu an forumun en populer başlıklarından bir tanesi. Bunun sebebi de Türkiye’de ve dünyada azımsanmayacak kadar çok kişi als olduğundan şüpheleniyor. Hastalığın ilerleyiş şekli dehşeti artırıyor. Kanser, kalp krizi gibi hastalıklar ALS’nin yanında biraz daha düşük vahamete sahip. Açtığım bu konudan şahsımı bulan pek çok insan oldu. Arkadaş olduklarım oldu. Gerçekten yardıma muhtaç halde oluyor insan ve onların yaşadıklarını daha önce yaşadığım için tamamen empatik bir şekilde yaklaşabiliyorum.
Als olduğum düşüncesi artık kafamda net olarak oturmaya başlamıştı. Bir anlamda kaderimi kabullenir pozisyondaydım. Bu süreçte özellikle yabancı sayfalarda belirtileri, teşhis metodlarını ve tedavileri çok araştırdım. Hani bir nörolog olmak istesem konu hakkında bu kadar araştırma yapmazdım. Normal yaşamımda çalışkan bir insan değilimdir. 6 Eylül 2010’da Medhelp sayfalarında What is my disease? başlıklı sorum 7 Eylül 2010 tarihinde aynı şekilde patients like me adlı sitenin forum bölümüne Tipacow adlı kullanıcı tarafından eklendi (özel mesaj ile sormuştu). 19 Eylül 2010 tarihinde ise ALS/MND forumlarında Terrible hypochondria or what? başlıklı bir konu açtım.
2 Eylül – 19 Eylül arasında 4 farklı sitede açtığım konular yaşadığım dehşetin adeta birer kanıtı. Bir an önce bir cevap istiyordum. Evet ya da hayır. Ama kimse doktor değildi ve kimse monitörün arkasından teşhis koyamazdı.
2010 Eylül ayında 5 farklı nöroloğa gidip 2 defa EMG çekildim. Aldığım teşhisler Hipokondri, anksiyete -ki öncesinde 2 yıl anksiyete ve panik atak ile uğraşmıştım- , B12 vitamin eksikliği ve magnezyum eksiliği oldu. B12 için 5 iğne, anksiyete için cymbalta ve magnezyum için de suda eriyen tablet kullandım. Hiç biri işe yaramadı. Çünkü asıl tedavi yolu kimyasal değil zihinseldi..
EMG sonuçlarımın ikisi de temizdi, tomografi, kan testleri bir sürü test test test.. Hepsi normaldi. Tam rahatlayacaktım ki bir şey oldu. İkinci kez çekildiğim EMG’de işlemi yapan kişi bacağımın bir noktasında problem farketti. Fakat aynı noktayı ikinci kontrolünde bu sorunu göremedi. Emg’de belirli vücut kaslarına ince bir iğne sokularak kasların aktiviteleri izleniyor (Karnımdan ve çenemden bile iğne soktular). Tüm sonuçlar normalken o tek belli belirsiz nokta ALS’ye tekrar tutunmama sebep oldu. Neden sorun çıkmıştı? Neden ilkinde vardı ve ikincisinde yoktu? Belki aynı noktaya sokmamıştı.. İğneyi..
Bu sürecin ardından derin bir depresyona girdim. Yaklaşık 1 sene boyunca hiç ama hiç bir şey beni mutlu etmiyordu. Tam 1 senemi bu kaygıya harcadım. Bu süreçte tabi araştırmayı da bırakmıyordum. Süreç, alsyi dışlamaya dönüyordu. BFS’yi (Benign Fasciculation syndrome) araştırmaya başladım. Aboutbfs adında bir forum buldum ve orada yazılanları okudum. Bu dönemde kişi belirtilerini normalleştirmeye çalışıyor.. Ancak bu, ALS’yi yeterince benimseyince oluşuyor. Yani olmadığınız bu hastalığı varmış gibi kabul edip ona göre yaşayınca.. Teşhis almasanız bile..
2011 yılında araştırmayı bırakmaya karar verdim. Çünkü farkettim ki araştırdıkça daha kötü oluyorum. Tamamen bırakmadım. ALS-MNH derneğinin forum sitesini takip etmeye devam ettim. Patientslikeme’de sahip olduğunuz hastalığın gidişatını takip edebildiğiniz bir sistem yapmışlar. Orada da bilgilerimi güncellemeye devam ettim. Ve sonunda farkettim ki belirtiler değişse de hastalıkta herhangi bir ilerleme yok. Araştırmayı iyice azaltınca normal yaşama dönmeye başladım. Kaygım, ciddi düzeyde azaldı. Belirtilerin bacağımdaki seğirme dışında hepsi yok oldu (Bacağım bugün bile seğiriyor). 2012 yılında ise tamamen normale döndüm. Olmayan bir hastalıkla varmış gibi 1.5 yıl geçirdim.. Buna tıp dilinde hipokondri ya da çağa uygun olarak siberkondri deniyor.
Uzun ve yorucu bir hikayeydi benimkisi. Aslında anlatılacak daha çok şey vardır ama ben bu yazıyı başka sebeplerle yazdım. Eminim benim yaşadığım şeylerin henüz başında olan bir çok insan var. Ve onlara tavsiyelerim olacak. Madde madde yazacağım ki kolay okunabilsin..
- Kaygılısın, korkuyorsun. “Önümde yaşayacağım daha uzun yıllar varken nerden çıktı bu illet?” diyorsun. Korkma, bu sayfayı okuyan yüz bininci kişi değilsen ALS değilsin.
- İlk yapman gereken doktora gitmek. Gerekirse EMG için ısrar etmektir (Benim ilk doktorum EMG çekmemekte ısrar etmişti). ALS teşhisi klinik muayene ve EMG ile koyulur. Doktorun sana ALS değilsin dediyse ona inan. Gerçekten inan. Belki görememiştir deme. Düşün. Yüz binde bir kişide görülen hastalığı doktorunun kaçırma olasılığı yok. Kaçırdıysa bence sevin çünkü çok talihli bir insansın. Şaka. Doktoruna inan. O doğruyu söylüyor. İlk gittiğim doktorum bana hipokondri demişti. Ondan sonra 4 doktora daha gittim. Sonucu biliyorsun.
- Doktora gittikten sonra yapman gereken ikinci şey araştırmayı bırakmak. Tamamen bırakmak. Hiç bir şekilde ne google, ne başka bir sitede yaşadığın belirtileri araştırma. Çünkü hangi belirtiyle karşılaşırsan bir süre sonra o belirtiyi yaşayacaksın.
- Seğirme ALS’nin ayırt edici belirtisi değildir ve seğirmelerin büyük çoğunluğu zararsızdır. Hatta okuduğum sitelerde birisi “vücudun otomatik masaj sistemi” şeklinde esprisini yapmıştı. Boşver seğirsin bacağın kolun. Hala yürüyebiliyorsun, yiyebiliyorsun.
- Vücudunu dinlemeyi bırak. Bunun bir sonu yok. Vücudun çalışma şeklini görsen nasıl yaşadığına inanamazsın. Bırak o işini yapsın
- Eminim yukarıda saydığım maddeler sende yeterince işe yaramayacaktır. Doktorunu dinlemeyeceksin, araştırmayı bırakmayacaksın ve vücudunu dinlemeye devam edeceksin. O zaman araştırdığım testlerden bazılarını söyleyeyim. Kavanoz açmak, anahtar çevirmek, araba sürmek, yerden bir cisim kaldırmak, tek ayağının üzerinde durmak.. Bunlardan herhangi birini yapıyorsan ALS değilsin.
- Hayatına devam et. Çünkü ALS bile olsan yapacak bir şey yok. Ne kadar kaliteli zaman geçirirsen, senin için o kadar iyi
Kafanızdaki sorulara cevap bulmak isterseniz yorum bölümü açıktır. Sağlıklı, alssiz günler..
21/04/2014 tarihli ekleme: Als korkusu yaşadığım yıllarda okuduğum bir yazı dizisi bana çok yardımcı olmuştu. İngilizcesi olan arkadaşlara muhakkak tavsiye ederim:
Muscle Twitching: Is it ALS or Anxiety or BFS? Best Information for Terrified People
Not: Yukarıdaki bağlantı içerisinde verilen bağlantılarda hata var. Oradaki bağlantılara ulaşmak için: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Güncelleme: Maalesef yukarıdaki linkler ölmüş. Bunun yerine bulduğum başka benzer bağlantılar:
Twitching Muscles: Great Foot Drop Strength Tests
Muscle Twitching in Fingers? ALS Fear? Strength Tests
ne bok yiyorsanız yiyin beni karıstırmayın bu gün babaannem vefat etti cenazemiz var yarın ölümlü dünya bu tür boş şeylerle kalp kırmayın saglıcakla bu forum bitmistir zaten
Basın sagolsun veysel
ALLAH sabır versin sizlere
Allah mekanini cennet etsin
Bu bize aynı zamanda örnek olsun ölümlü dünya
tesekkür ederım Allah gerıde kalanlara saglıklı ömür versın bırgün varsın birgün yoksun işte kalp kırmaya degmez
hayat böyle işte bak bayram günü cenaze gömücez ..herkes hakkını helal etsin hoscakalın saglıklı ömür dilerim herkese
veysel bana ulaş alanyadan mustafa
05425426038 ,,,
Cemile gutay mi ne ben o degilim benim siz bana zaten ulasabilirsiniz reelden veysel bey burasi ne olmus boyle ya
https://m.facebook.com/home.php?_rdr#!/groups/1883087498425463?ref=m_notif¬if_t=group_comment Gruba gelin arkadaslar
salaklar gelsınıze gruba
veysel bana ulaş alanyadan mustafa
ALS hastalığında öncelikle eller sonra kollar gibi vücuttaki tüm kasların hareket yeteneğini yitirmeye ve incelmeye başladığını vurgulayan Gökmen, diğer belirtiler ve hastalığın seyri hakkında şunları söyledi:
“Hasta yürüyemez, bir süre sonra da boynunu tutamaz olur. En son olarak yüzdeki çiğneme kasları ve daha sonra da solunum kasları tutulduğunda bu hastalar en sık olarak solunum yetmezliği nedeni ile kaybedilirler. ALS tanısı alan hastalar sıklıkla 3-5 yıl içinde kaybedilir fakat yaklaşık hastaların yüzde 10 kadarı 10 yıl ya da daha fazla yaşayabilir. Bunlardan biri ise Stephen Hawking‘dir. Uygun solunum desteği ve iyi bakımla yıllardır yaşamaktadır. (Evde yoğun bakım ortamı oluşturmak, tıbbi cihaz, kesintisiz güç kaynağı, havalı yatak, vs.) Bu hastada da belli olduğu şekilde son zamanlarına kadar ALS hastaları zeka kabiliyetlerinden bir şey yitirmezler.”
VÜCUTTAKİ TÜM KASLAR TUTULABİLİR
Vücuttaki tüm kasların hastalıktan etkilenebileceğini dile getiren Gökmen, “Bazen hastalar yazı yazmada, giyinirken düğme iliklemek gibi ince işlerde sorunlar yaşadıklarında ya da bacaklarından birinde güçsüzlük şeklinde fark edip doktora başvurabilirler. Nadiren ise hastalık yutma ve konuşma kaslarında başlar ve hasta konuşmada zorlanma ya da seste değişme ile gelebilir. Bazen peltek konuşma ya da kaslarda güçsüzlükle birlikte sertlik, kasılma hissi ile de gelebilirler. Nadiren ilk fark edilen, ellerde ve kaslarda incelme olabilir. Fasikülasyon denilen kaslarda atmalar da hastaları çok endişelendirir. Tabii fasikülasyon normal kişilerde de yorulunca olabilir fakat diğer bulgularla birlikte özellikle de dilde olması tanı koydurucu olur. Bu hastalığın çok az bir kısmı (%5-10) genetiktir. Hastaların çoğunluğunun aile öyküsü olmaz. En sık 60- 70 yaş arası daha çok da erkeklerde görülür. Nedeni tam olarak bilinmiyor. Bu, vücudun kendi hücrelerine karşı oluşturduğu bir tepki ve bilinen, kaçınılması gereken nedenler yok elimizde. Bazı çalışmalar sigara içenlerde, kurşun zehirlenmesine maruz kalanlarda ve askerlerde daha sık olduğunu gösteriyor” açıklamasında bulundu.
Fasikülasyon Tedavisi Genellikle kısa sürede geçen ve ciddi olmayan kas seğirmelerinin çok uzun süre devam ettiği, seğirme sıklığının ve şiddetinin arttığı durumlarda doktora danışmak yerinde olacaktır. Çünkü böyle bir duruma yol açan neden önemli bir hastalık olabilir. Doktorunuzdan yardım aldığınızda soruna yol açan hastalık tespit edilirse hastalığı ortadan kaldırmaya yönelik tedavi başlatılacaktır. Bu tedavi sırasında fasikülasyon sıkıntısının ortadan kalkacağı söylenebilir. Sağlıklı beslenilmesi, kasları güçlendirmeye yönelik egzersizler yapılması, yeterli uyku alınması, kas seğirmelerinin görülme ihtimallerini azaltacaktır. Diğer nedenlerle meydana gelen ve kısa sürede kendiliğinden geçen kas seğirmelerinin size sıkıntı yaşattığı durumlarda ise alacağınız önlemler fasikülasyon durumuyla karşılaşmanızı önleyebilir. Örneğin ısınma, gerinme ve kasları güçlendirme hareketleri yaparak kasınızın güçlenmesini, seğirme problemiyle karşılaşmasını önleyebilirsiniz. Kafeini azaltmak, yeterli magnezyum almak, stresi azaltmak, uykunuzu iyi almak, kaslarınıza masaj yapmak gibi önlemler de fasikülasyon (kas seğirmesi) sıkıntısıyla karşılaşmanızı önlemenizi sağlayacak olan basit önlemler arasında sayılabilirler
Kaynak http://www.sebepleri.com/fasikulasyon/
Fibromiyalji kas seyirmesi, Ağrılar, yorgunluk, üzüntülü ruh hali ve sabahları uykudan kalktıktan sonra vücutta tutkunluk ile kendini gösterir. Kişi şikayetlerini anlatırken bütün vücudunun ağrıdığını ve dokunduğu bölgelerin çürümüş hissi verdiğini belirtmektedir. Yapılan araştırmalarda orta yaşta bayanların erkeklere oranla daha sık fibromiyalji hastalığına yakalandığını göstermektedir.
fibromiyalji kas seyirmesi bu rahatsızlığın belirtilerindendir. Kişide görülen ağrılar, baş, ense, omuz, sırt, bel, kol ve bacaklarda belirli noktalarda görülür. Fibromiyalji kas seyirmesi uykuda yaşandığı zaman kişinin uykudan bölünmesine ve uykudan uyanmasına neden olur. Bu durum sonrasında kişi uykusuz bir gece geçirmiş olur ve sabah enerjisi tükenmiş şekilde yataktan kalkmakta zorluk çeker. Fibromiyalji kas seyirmeleri beraberinde bazen yanmalar da görülebilir. Bu hastalık sürekli olup zaman içerisinde belirtilerinin azaldığı da görülmektedir.
Fibromiyalji kas seyirmesi tedavisi, Uzman desteği ile gerçekleştirilecek bu tedavi süreci birlikte planlanmalıdır. Hasta hekim işbirliği ile bu süreç kolaylıkla atlatılabilir. Fibromiyalji kas seyirmesi tedavi edilebilecek bir hastalıktır.
Egzersiz, Fibromiyalji kas seyirmesi tedavisinde egzersizin büyük etkisi vardır. Egzersiz hem korumaya yönelik hemde tedavi amaçlı bir yöntemdir. Özellikle öğleden sonraları veya akşam saatlerinde yapılan egzersizler fibromiyalji kas seyirmelerine iyi gelmektedir.
Gevşeme ile germe egzersizleri kuvveti ve dayanıklılığı arttırmaktadır. Bu egzersiz programını uzmanlar kişiye özel düzenlemektedir. Bunların içerisinde düşük yoğunlukta yürümek, bisiklete binmek, yüzmek ve su aerobiği gibi aktivitelerdir.
İlaç tedavisi, Doktorun kişiye özel uyguladığı bir diğer tedavi yöntemi ise ilaç tedavisidir. Bu ilaç tedavisinde kişinin rahatsızlığı göz önünde bulundurularak dozu ayarlanır.
Psikolojik destek, Kişinin gün içerisinde zorunlu olarak yaptığı şeyler kendisini psikolojik olarak rahatsız eder. Bu durumda kişinin psikolojik destek alması eğer doktor uygun görür ise psikolojik ilaçlar kullanması gerekebilir. Kişinin memnun olmadığı ortamlardan uzaklaşması, seveceği aktivitelerde bulunması ve kendisine hobiler edinmesi faydalı olacaktır.
Fibromiyalji kas seyirmesi rahatsızlığında hastanın düzenli bir şekilde kontrollerini yaptırıp uygulanacak programa uyması gerekir. Fibromiyalji kas seyirmesi tedavi romatolog, fizik tedavi uzmanı, psikiyatrist ve nörologdan oluşan uzman ekip tarafından yapılır. Kişinin uzmanlarla iletişim halinde olması önemlidir. Sizde fibromiyalji kas seyirmesi hastalığınızı tedavi ettirip hayat kalitenizi normale döndürebilirsiniz.
kas seyirmesi, Ağrılar, yorgunluk, üzüntülü ruh hali ve sabahları uykudan kalktıktan sonra vücutta tutkunluk ile kendini gösterir. Kişi şikayetlerini anlatırken bütün vücudunun ağrıdığını ve dokunduğu bölgelerin çürümüş hissi verdiğini belirtmektedir. Yapılan araştırmalarda orta yaşta bayanların erkeklere oranla daha sık fibromiyalji hastalığına yakalandığını göstermektedir.
fibromiyalji kas seyirmesi bu rahatsızlığın belirtilerindendir. Kişide görülen ağrılar, baş, ense, omuz, sırt, bel, kol ve bacaklarda belirli noktalarda görülür. Fibromiyalji kas seyirmesi uykuda yaşandığı zaman kişinin uykudan bölünmesine ve uykudan uyanmasına neden olur. Bu durum sonrasında kişi uykusuz bir gece geçirmiş olur ve sabah enerjisi tükenmiş şekilde yataktan kalkmakta zorluk çeker. Fibromiyalji kas seyirmeleri beraberinde bazen yanmalar da görülebilir. Bu hastalık sürekli olup zaman içerisinde belirtilerinin azaldığı da görülmektedir.
Fibromiyalji kas seyirmesi tedavisi, Uzman desteği ile gerçekleştirilecek bu tedavi süreci birlikte planlanmalıdır. Hasta hekim işbirliği ile bu süreç kolaylıkla atlatılabilir. Fibromiyalji kas seyirmesi tedavi edilebilecek bir hastalıktır.
Egzersiz, Fibromiyalji kas seyirmesi tedavisinde egzersizin büyük etkisi vardır. Egzersiz hem korumaya yönelik hemde tedavi amaçlı bir yöntemdir. Özellikle öğleden sonraları veya akşam saatlerinde yapılan egzersizler fibromiyalji kas seyirmelerine iyi gelmektedir.
Gevşeme ile germe egzersizleri kuvveti ve dayanıklılığı arttırmaktadır. Bu egzersiz programını uzmanlar kişiye özel düzenlemektedir. Bunların içerisinde düşük yoğunlukta yürümek, bisiklete binmek, yüzmek ve su aerobiği gibi aktivitelerdir.
İlaç tedavisi, Doktorun kişiye özel uyguladığı bir diğer tedavi yöntemi ise ilaç tedavisidir. Bu ilaç tedavisinde kişinin rahatsızlığı göz önünde bulundurularak dozu ayarlanır.
Psikolojik destek, Kişinin gün içerisinde zorunlu olarak yaptığı şeyler kendisini psikolojik olarak rahatsız eder. Bu durumda kişinin psikolojik destek alması eğer doktor uygun görür ise psikolojik ilaçlar kullanması gerekebilir. Kişinin memnun olmadığı ortamlardan uzaklaşması, seveceği aktivitelerde bulunması ve kendisine hobiler edinmesi faydalı olacaktır.
Fibromiyalji kas seyirmesi rahatsızlığında hastanın düzenli bir şekilde kontrollerini yaptırıp uygulanacak programa uyması gerekir. Fibromiyalji kas seyirmesi tedavi romatolog, fizik tedavi uzmanı, psikiyatrist ve nörologdan oluşan uzman ekip tarafından yapılır. Kişinin uzmanlarla iletişim halinde olması önemlidir. Sizde fibromiyalji kas seyirmesi hastalığınızı tedavi ettirip hayat kalitenizi normale döndürebilirsiniz.
Kas seğirmesi (Miyokimi) nedir?
Seğirme (Miyokimi) kaslarda istemsiz şekilde ortaya çıkan, küçük amplitüdlü kasılmalara verilen isimdir. Tıbbi anlamda seğirmeden bahsedilebilmesi için kastaki seğirmenin dışarıdan da görünür olması veya elektromiyografi ile izlenebilir olması gerekir. Seğirmeler bir bölgede (fokal) veya yaygın (jeneralize) olarak ortaya çıkabilmektedir.
Kaslar neden seğirir?
Seğirme kasların istemsiz olarak kasılması ile ortaya çıkmaktadır. Bu istemsiz kasılmayı tam olarak neyin ortaya çıkardığı bilinmese de, genel olarak kabul edilen görüş sinir iletimi bozulmuş olan kasın duyarlılığının artması sonucunda, sinirsel uyarım olmamasına karşın kasın kendiliğinden kasılması sonucu ortaya çıktığı yönündedir. Seğirme birçok nörolojik hastalıkta ortaya çıkabilirken, sağlıklı insanlarda izlenmesi de nadir değildir. Bu nörolojik hastalıklar arasında motor nöron hastalıkları, amiyotrofik lateral skleroz (ALS), Isaac sendromu, elektrolit bozuklukları, periferik sinir sistemi hastalıkları, polinöropatiler ve pleksopatiler sayılabilir. Özellikle motor nöron hastalarında ve radyoterapi almış kanser hastalarında bölgesel seğirmeler oldukça sıktır. Sağlıklı insanlarda genellikle stresle baş etme sorunu veya fazla miktarda kafein tüketimi olduğunda da seğirmeler olabilir.
Kas seğirmesi ne zaman ciddiye alınmalıdır?
Seğirmelerin bölgesel olması o bölgeye giden sinirin hasarlandığını veya işlevinin bozulduğunu düşündürebilir. Buna karşın, göz etrafındaki seğirmeler genellikle ciddi bir hastalık sonucunda oluşmamaktadır. Özellikle seğirmenin yanısıra, kas erimesi, güç kaybı gibi bulguların da eşlik etmesi nörolojik bir hastalık olduğunu düşündürmelidir.
Göz kapağı seğirmesi neden olur?
Göz kapağı seğirmesi oldukça sık olarak ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum genellikle önemli bir hastalık sonucu ortaya çıkmaz. Etken sıklıkla yorgunluk, stres, uykusuzluk ve aşırı kafein tüketimi gibi nedenlerdir ve bu nedenler düzeltildikten kısa bir süre sonra göz kapağı seğirmesi ortadan kalkar. Buna karşın göz kapağı seğirmesine çift görme, yüz felci, peltek konuşma ve yutma güçlüğü gibi belirtilerin de eşlik etmesi durumunda hastaların nörolojik değerlendirmeden geçmeleri önerilir.
Kas seğirmesi için hangi laboratuvar incelemeleri yapılmalıdır?
Kas seğirmesine neden olabilecek etmenlere göre laboratuvar incelemeler istenir. İlk yapılması gereken kreatin fosfokinaz, elektrolitler, tiroid işlev testleri gibi rutin kan incelemeleridir. Bu değerlerin sonuçlarına ve hastaların muayene bulgularına göre gerekli görünen durumlarda sinir ileti incelemesi, elektromiyografi (EMG) veya MR incelemesi gibi ek incelemelere de ihtiyaç duyulabilir.
Periferik nöropatiler
Kendi başlarına ortaya çıkabildikleri gibi bazı hastalıklara veya ilaçlara bağlı olarak da ortaya çıkmaktadır. Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapötik ilaçlar bunların başında gelir.
Perferik nöropatiler etkilenen periferik sinirin türüne göre farklı türlerde oluşur.
Motor nöropati:
Kasları hareket ettiren, motor sinir denilen sinir liflerinin özel olarak etkilendiği nöropati türüdür. Bu nöropatide kas güçsüzlüğü, kaslarda erime, kas seyirmeleri görülebilir. Öncelikle el ve ayakları tutar, ancak ilerleyici ise solunum kasları ve yutma kaslarını etkileyebilir.
Duysal nöropati:
Yalnız duyu dokunma, ağrı, ısı vb. duyuları taşıyan sinirlerin etkilendiği nöropati türüdür. El ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma, keçeleşme, iğne batmaları, yanma gibi şikayetler görülür.
Motor ve duysal nöropati (sensorimotor):
hem motor hem de duysal sinir liflerinin etkilendiği nöropatidir. Hem kas güçsüzlüğü hem de yukarıda söz edilen duysal belirtiler görülür.
Otonomik nöropati:
Sempatik ve parasempatik otonomik sinir sistemine ait liflerin etkilendiği nöropati türüdür. Bu nöropatide terleme bozukluğu, termoregülasyon sorunları, kardiyak ritm bozuklukları, ani tansiyon değişiklikleri, hipotansiyon, erektil disfonksiyon, seksüel bozukluklar, iktidarsızlık sık görülür. Yaşam riski içeren ciddi bir nöropati türüdür.
Mononöropati:
tek bir periferik sinirin tutulduğu nöropati türüdür. Örneğin mediyan nöropati, ulnar nöropati gibi
Polinöropati:
Çok sayıda sinirin eş zamanlı tutulduğu, çoğunlukla simetrik, bacaklarda daha belirgin olan ve belirtilerin el ve yakalrın uç noktalarında olduğu nöropati türüdür.
Nöropati nedenleri
Çok ayrıntılı incelemelere rağmen nöropatilerin ancak %65-70’inde hastalığın nedeni ortaya konabilir. % 30 olguda etken hiç bir zaman bulunamaz.
Pek çok faktör nöropati nedeni olabilir:
Diabetes Mellitüs (Şeker Hastalığı) :
Periferik nöropatinin en sık nedenidir. Yüksek kan şekeri ve aşırı salınan insülin etkileri ile metabolik yan maddelerin sinirleri üzerinde birikimi, oksijen yetersizliği, sinirlerin kanlanma bozukluğu ndenleri ile nöropati oluşur. şeker hastalığında yalnız siniri sistemi değil, böbrekler, göz de hastalıktan etkilenir. Tüm diyabetik hastaların yaklaşık yarısında 25 yıllık hastalık süresinde nöropati gelişimi görülmektedir. Son TURDEP çalışması sonuçlarına göre ülkemizde şeker hastalığı sıklığı %14’tür. Yani her 100 kişiden 14’ünde şeker hastalığı mevcuttur. Bunların en az yarısında nöropati gelişecek olması nasıl bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
B12 vitamini veya folik asit eksikliği:
Özellikle duysal sinirlerde olmak üzere periferik nöropati ve omurilikte hasara yol açabilmektedir.
B12 eksikliğinde ayrıca demans yani unutkanlık ta görülmektedir.
İlaçlar:
En sık olarak kemoterapi ilaçları nöropati gelişimine yol açar. Ayrıca antiviral ilaçalr, anti tüberküloz bazı ilaçlar, bazı antibiyotikler hatta bazı vitaminlerin aşırı dozda alınımında nöropati gelişebilmektedir.
Entoksikasyonlar:
Tarım ilaçları, böcek ve sinek ilaçları (organofosfatlar), tiner, hekzan gibi solvent veya çözücü maddeler, civa, kurşun gibi çevresel toksinler periferik nöropatiye yol açabilmektedir.
Kanser:
Kanserin uzak etkilerinden biri, kanser hücrelerinin salgıladığı bazı maddelerin etkisi ile sinirlerde hasra oluşmasıdır. Oluşan bu hasar tüm sinirleri etlilediği gibi, tümörün yakınındaki sinir sirayet etme gibi nedenlerle ortaya çıkar. En sık akciğer kanserleri, kan kanserleri (lenfoma) veya anormal proteinlerin üretildiği multipl myeloma gibi hastalıklar nöropati nedeni olmaktadır. Bu tür nöropatiler paraneoplastik sendrom tanımı içine girer.
Alkol aşırı kullanımı:
Yüksek miktarda alkol kullanımı özellikle alt ekstremitelerde hakim duysal, küçük çaplı lif tutulumu ile giden nöropatiye neden olur. Doğrudan alkolün etkisine bağlı olduğu gibi, yoğun alkol kullanımının yol açacağı beslenme bozukluklarına bağlı olarak ta gelişebilir.
Kronik Böbrek Yetmezliği:
Kronik böbrek yetmezliği bulunan hastalarda kanda üre düzeyinin yükselmesi ve eşlik eden elektrolit (Na, K, Ca, Mg) dengesizlikleri nedeniyle oluşabilir. Hem duysal hem de motor nöropatiye yol açmaktadır.
Kronik Karaciğer yetmezliği:
Siroz nedeniyle de polinöropati oluşumu görülmektedir. Vücuttan atılamayan toksik madde birikimleri sonucu görülür.
Enfeksiyonlar:
Doğrudan sinirleri tutan, zona, HIV, Lyme, CMV, EBV enfeksiyonu, Batı Nil virüsü hastalıkları nöropati oluşuma yol açabilmektedir.
Guillain, Barre sendromu:
Genellikle geçirilen bir barsak enfeksiyonu sonrası (C. jejuni) 1-2 hafta içinde başlayan hızlı seyirli, solunum tutuluşu yapabilen önemli ve aciliyet gösteren bir nöropati ortaya çıkabilir. Motor sinirler daha belirgin tutulur.
Bağ dokusu hastalıkları:
Romatizmal hastalıkların seyri sırasına sıklıkla nöropati karşımıza çıkar. Romatoid artrit, Sjögren sendromu, PAN, SLE bu hastalıklara örnektir.
Herediter (ailevi) nöropatiler:
Bu tür nöropatiler çoğunlukla çocukluk yaşlarında başlaralar ve ilerleyici özellik gösterirler. Charcot Marie Tooth hastalığı buna örnektir.
Diyabetik Nöropatiler:
Diyabetik hastaların %50 sinde 25 yıllık hastalık süresi içinde diabetik nöropati gelişmektedir. Diabetik hastada nöropati gelişimine neden olan faktörler; kötü kan şekeri kontrolü, genetik etkenler, sigara, alkol, hipertansiyon ve kan yağ düzeyilerindeki anormalliklerdir.
Diyabetik nöropati değişik şekillerde ortaya çıkar: distal simetrik, asimetrik , mononöropatiler ve kraniyel nöropatilerdir. En sık karşılaşılan formu distal simetrik polinöropatilerdir. Diyabetik bir hastada ilk belirtiler, özellikle geceleri ayaklarda yanma, üşüme, keçeleşme, uyuşma gibi duysal yakınmalardır. Hastalık giderek ilerliyerek el ve kollara da yayılır. Başlangıçta yalnız duysal belirtiler varken daha sonra ellerde ve ayaklarda hafif orta şiddette kas güçsüzlüğü de buna eklenir.
Diyabetik nöropatinin en istenmeyen komplikasyonu, otonomik nöropati ve bacaklardaki beslenme ve kanlanma bozukluğunun sonucu olarak ayağın gangrene gitmesi ve amputasyondur. Tüm ekstermiet amputasyonlarının yarısı diaybetik nöropatiye bağlıdır. Bundan korunmak için: kan şekerinin iyi kontrolü, hipertansiyon ve yüksek kan yağlarının düşürülmesi ve en önemlisi ayak bakımı ve temizliğine, rahat ayakkabı giyilmesine dikkat etmek gereklidir. Diyabetik ayakta ağrı duyumu ve ayağın hisleri azaldığından çarpma ve benzeri travmalara maruziyet artar.
Diyabetik nöropati gelişiminden korunma için iyi kan şekeri kontrolü olmazsa olmazdır. Daha sonra sigara, alkolden uzak durma ve düzenli egzersiz, yürüme alabileceğimiz en önemli önlemlerdir.
Nöropatinin belirtileri nelerdir?
Duysal belirtiler
Karıncalanma ve uyuşukluk
İğneler batması, aşırı hassasiyet
Ağr hissinin artışı veya ağrılı bir şeyi hissetmeme
Sıcak veya soğuğu hissetmeme
Yürürken dengesizlik, pozisyon hissi kaybı
Geceleri artan, yanma, batma, elektrik çarpması, patlayıcı ağrı
Deri rengi, tırnak ve kılların yapısında değişiklik
Ayaklarda ülser, yara ve enfeksiyonlar
Motor belirtiler
Kas güçsüzlüğü, özellikle küçük el kasları ile yapılan hareketlerde güçsüzlük
Kas erimesi
Kaslarda seyirme, kramplar
Kaslarda felç
Otonomik belirtiler
Terleme bozukluğu
Bacaklarda, ellerde renk değişikliği
Kalp ritm bozuklukları
Ayaklarda ülser
Gece ishalleri
Empotans, iktidarsızlık, orgazm bozuklukları
Ortostatik hipotansiyon
Sessiz miyokard infarktüsü
Mesane sorunları
İdrar tutamama
Mononöropatiler
Karpal tünel sendromu:
Median sinirin el bileği düzeyinde karpal tünel denilen dar bir bölgeden geçerken sıkışması sonucu ortaya çıkan bir nöropatidir.
Kübitel tünel sendromu:
Ulnar sinirin dirsek bölgesinde kübitel tünel denilen alandan geçerken sıkışması ile ortaya çıkan nöropatidir.
Guyon loju nöropatisi:
Ulnar sinirin el bileği düzeyinde Guyon loju denilen dar bir kanaldan geçerken travma veya sıkışması sonucu ortaya çıkan fokal bir nöropatidir. El kaslarında erime, güçsüzlük ve 4. ve 5. parmaklarda uyuşukluk ile seyreder.
Cumartesi gecesi paralizisi
(balayı nöropatisi): Radiyal sinirin uyku sırasında kolda spiral oluk düzeyinde basıya uğraması sonucu düşük el ve el sırtında uyuşukluğa yol açana bir nöropatidir. Cumartesi gecesi alkol alıp kolun üzerine yatma ile anoloji yapılarak bu sisim verilmiştir.
nöropatiler
Kendi başlarına ortaya çıkabildikleri gibi bazı hastalıklara veya ilaçlara bağlı olarak da ortaya çıkmaktadır. Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapötik ilaçlar bunların başında gelir.
Perferik nöropatiler etkilenen periferik sinirin türüne göre farklı türlerde oluşur.
Motor nöropati:
Kasları hareket ettiren, motor sinir denilen sinir liflerinin özel olarak etkilendiği nöropati türüdür. Bu nöropatide kas güçsüzlüğü, kaslarda erime, kas seyirmeleri görülebilir. Öncelikle el ve ayakları tutar, ancak ilerleyici ise solunum kasları ve yutma kaslarını etkileyebilir.
Duysal nöropati:
Yalnız duyu dokunma, ağrı, ısı vb. duyuları taşıyan sinirlerin etkilendiği nöropati türüdür. El ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma, keçeleşme, iğne batmaları, yanma gibi şikayetler görülür.
Motor ve duysal nöropati (sensorimotor):
hem motor hem de duysal sinir liflerinin etkilendiği nöropatidir. Hem kas güçsüzlüğü hem de yukarıda söz edilen duysal belirtiler görülür.
Otonomik nöropati:
Sempatik ve parasempatik otonomik sinir sistemine ait liflerin etkilendiği nöropati türüdür. Bu nöropatide terleme bozukluğu, termoregülasyon sorunları, kardiyak ritm bozuklukları, ani tansiyon değişiklikleri, hipotansiyon, erektil disfonksiyon, seksüel bozukluklar, iktidarsızlık sık görülür. Yaşam riski içeren ciddi bir nöropati türüdür.
Mononöropati:
tek bir periferik sinirin tutulduğu nöropati türüdür. Örneğin mediyan nöropati, ulnar nöropati gibi
Polinöropati:
Çok sayıda sinirin eş zamanlı tutulduğu, çoğunlukla simetrik, bacaklarda daha belirgin olan ve belirtilerin el ve yakalrın uç noktalarında olduğu nöropati türüdür.
Nöropati nedenleri
Çok ayrıntılı incelemelere rağmen nöropatilerin ancak %65-70’inde hastalığın nedeni ortaya konabilir. % 30 olguda etken hiç bir zaman bulunamaz.
Pek çok faktör nöropati nedeni olabilir:
Diabetes Mellitüs (Şeker Hastalığı) :
Periferik nöropatinin en sık nedenidir. Yüksek kan şekeri ve aşırı salınan insülin etkileri ile metabolik yan maddelerin sinirleri üzerinde birikimi, oksijen yetersizliği, sinirlerin kanlanma bozukluğu ndenleri ile nöropati oluşur. şeker hastalığında yalnız siniri sistemi değil, böbrekler, göz de hastalıktan etkilenir. Tüm diyabetik hastaların yaklaşık yarısında 25 yıllık hastalık süresinde nöropati gelişimi görülmektedir. Son TURDEP çalışması sonuçlarına göre ülkemizde şeker hastalığı sıklığı %14’tür. Yani her 100 kişiden 14’ünde şeker hastalığı mevcuttur. Bunların en az yarısında nöropati gelişecek olması nasıl bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
B12 vitamini veya folik asit eksikliği:
Özellikle duysal sinirlerde olmak üzere periferik nöropati ve omurilikte hasara yol açabilmektedir.
B12 eksikliğinde ayrıca demans yani unutkanlık ta görülmektedir.
İlaçlar:
En sık olarak kemoterapi ilaçları nöropati gelişimine yol açar. Ayrıca antiviral ilaçalr, anti tüberküloz bazı ilaçlar, bazı antibiyotikler hatta bazı vitaminlerin aşırı dozda alınımında nöropati gelişebilmektedir.
Entoksikasyonlar:
Tarım ilaçları, böcek ve sinek ilaçları (organofosfatlar), tiner, hekzan gibi solvent veya çözücü maddeler, civa, kurşun gibi çevresel toksinler periferik nöropatiye yol açabilmektedir.
Kanser:
Kanserin uzak etkilerinden biri, kanser hücrelerinin salgıladığı bazı maddelerin etkisi ile sinirlerde hasra oluşmasıdır. Oluşan bu hasar tüm sinirleri etlilediği gibi, tümörün yakınındaki sinir sirayet etme gibi nedenlerle ortaya çıkar. En sık akciğer kanserleri, kan kanserleri (lenfoma) veya anormal proteinlerin üretildiği multipl myeloma gibi hastalıklar nöropati nedeni olmaktadır. Bu tür nöropatiler paraneoplastik sendrom tanımı içine girer.
Alkol aşırı kullanımı:
Yüksek miktarda alkol kullanımı özellikle alt ekstremitelerde hakim duysal, küçük çaplı lif tutulumu ile giden nöropatiye neden olur. Doğrudan alkolün etkisine bağlı olduğu gibi, yoğun alkol kullanımının yol açacağı beslenme bozukluklarına bağlı olarak ta gelişebilir.
Kronik Böbrek Yetmezliği:
Kronik böbrek yetmezliği bulunan hastalarda kanda üre düzeyinin yükselmesi ve eşlik eden elektrolit (Na, K, Ca, Mg) dengesizlikleri nedeniyle oluşabilir. Hem duysal hem de motor nöropatiye yol açmaktadır.
Kronik Karaciğer yetmezliği:
Siroz nedeniyle de polinöropati oluşumu görülmektedir. Vücuttan atılamayan toksik madde birikimleri sonucu görülür.
Enfeksiyonlar:
Doğrudan sinirleri tutan, zona, HIV, Lyme, CMV, EBV enfeksiyonu, Batı Nil virüsü hastalıkları nöropati oluşuma yol açabilmektedir.
Guillain, Barre sendromu:
Genellikle geçirilen bir barsak enfeksiyonu sonrası (C. jejuni) 1-2 hafta içinde başlayan hızlı seyirli, solunum tutuluşu yapabilen önemli ve aciliyet gösteren bir nöropati ortaya çıkabilir. Motor sinirler daha belirgin tutulur.
Bağ dokusu hastalıkları:
Romatizmal hastalıkların seyri sırasına sıklıkla nöropati karşımıza çıkar. Romatoid artrit, Sjögren sendromu, PAN, SLE bu hastalıklara örnektir.
Herediter (ailevi) nöropatiler:
Bu tür nöropatiler çoğunlukla çocukluk yaşlarında başlaralar ve ilerleyici özellik gösterirler. Charcot Marie Tooth hastalığı buna örnektir.
Diyabetik Nöropatiler:
Diyabetik hastaların %50 sinde 25 yıllık hastalık süresi içinde diabetik nöropati gelişmektedir. Diabetik hastada nöropati gelişimine neden olan faktörler; kötü kan şekeri kontrolü, genetik etkenler, sigara, alkol, hipertansiyon ve kan yağ düzeyilerindeki anormalliklerdir.
Diyabetik nöropati değişik şekillerde ortaya çıkar: distal simetrik, asimetrik , mononöropatiler ve kraniyel nöropatilerdir. En sık karşılaşılan formu distal simetrik polinöropatilerdir. Diyabetik bir hastada ilk belirtiler, özellikle geceleri ayaklarda yanma, üşüme, keçeleşme, uyuşma gibi duysal yakınmalardır. Hastalık giderek ilerliyerek el ve kollara da yayılır. Başlangıçta yalnız duysal belirtiler varken daha sonra ellerde ve ayaklarda hafif orta şiddette kas güçsüzlüğü de buna eklenir.
Diyabetik nöropatinin en istenmeyen komplikasyonu, otonomik nöropati ve bacaklardaki beslenme ve kanlanma bozukluğunun sonucu olarak ayağın gangrene gitmesi ve amputasyondur. Tüm ekstermiet amputasyonlarının yarısı diaybetik nöropatiye bağlıdır. Bundan korunmak için: kan şekerinin iyi kontrolü, hipertansiyon ve yüksek kan yağlarının düşürülmesi ve en önemlisi ayak bakımı ve temizliğine, rahat ayakkabı giyilmesine dikkat etmek gereklidir. Diyabetik ayakta ağrı duyumu ve ayağın hisleri azaldığından çarpma ve benzeri travmalara maruziyet artar.
Diyabetik nöropati gelişiminden korunma için iyi kan şekeri kontrolü olmazsa olmazdır. Daha sonra sigara, alkolden uzak durma ve düzenli egzersiz, yürüme alabileceğimiz en önemli önlemlerdir.
Nöropatinin belirtileri nelerdir?
Duysal belirtiler
Karıncalanma ve uyuşukluk
İğneler batması, aşırı hassasiyet
Ağr hissinin artışı veya ağrılı bir şeyi hissetmeme
Sıcak veya soğuğu hissetmeme
Yürürken dengesizlik, pozisyon hissi kaybı
Geceleri artan, yanma, batma, elektrik çarpması, patlayıcı ağrı
Deri rengi, tırnak ve kılların yapısında değişiklik
Ayaklarda ülser, yara ve enfeksiyonlar
Motor belirtiler
Kas güçsüzlüğü, özellikle küçük el kasları ile yapılan hareketlerde güçsüzlük
Kas erimesi
Kaslarda seyirme, kramplar
Kaslarda felç
Otonomik belirtiler
Terleme bozukluğu
Bacaklarda, ellerde renk değişikliği
Kalp ritm bozuklukları
Ayaklarda ülser
Gece ishalleri
Empotans, iktidarsızlık, orgazm bozuklukları
Ortostatik hipotansiyon
Sessiz miyokard infarktüsü
Mesane sorunları
İdrar tutamama
Mononöropatiler
Karpal tünel sendromu:
Median sinirin el bileği düzeyinde karpal tünel denilen dar bir bölgeden geçerken sıkışması sonucu ortaya çıkan bir nöropatidir.
Kübitel tünel sendromu:
Ulnar sinirin dirsek bölgesinde kübitel tünel denilen alandan geçerken sıkışması ile ortaya çıkan nöropatidir.
Guyon loju nöropatisi:
Ulnar sinirin el bileği düzeyinde Guyon loju denilen dar bir kanaldan geçerken travma veya sıkışması sonucu ortaya çıkan fokal bir nöropatidir. El kaslarında erime, güçsüzlük ve 4. ve 5. parmaklarda uyuşukluk ile seyreder.
Cumartesi gecesi paralizisi
(balayı nöropatisi): Radiyal sinirin uyku sırasında kolda spiral oluk düzeyinde basıya uğraması sonucu düşük el ve el sırtında uyuşukluğa yol açana bir nöropatidir. Cumartesi gecesi alkol alıp kolun üzerine yatma ile anoloji yapılarak bu sisim verilmiştir.
KTS nedir?Sebepleri nelerdir?
KTS nedir?
Boyun bölgesinden çıkıp kol ve elin sinirlendirilmesini sağlayan üç kol sinirinden biri olan median sinirin ( diğerleri; ulnar sinir serçe parmağı ve yüzük parmağının yarısı, radial sinir el sırtı) el bileğinde dar bir kanalda sıkışmasına karpal tünel sendromu ( KTS) denilir.
Sebepleri nelerdir?
El bölgesindeki tendonlardaki kalınlaşmalar, gebeliğe bağlı su ve tuz tutulması, el bileğinin tekrarlayan hareketleri, iltihaplı romatizmalar, KTS’ nin en önemli sebepleridir. El bölgesindeki iyileşmiş kırıklar, ve tiroid bezinin az çalışması ve amiloidoz KTS’nun diğer sebepleridir. Boyun bölgesindeki fıtık, kireçlenme, eklem iltihapları, KTS ‘a benzer belirtilere yol açabilir.
Belirtileri nelerdir?
Daha çok orta ve ileri yaşlardaki kadınlarda görülür. Elin baş parmağında, işaret parmağında, orta parmakta ve yüzük parmağının yarısında ağrı olur. Ağrı genellikle yanıcıdır, geceleri daha şiddetlidir. Hasta ağrıdan dolayı ellerini sık sık sallar. Tek veya her iki elde görülebilir. Sağ elde daha belirgindir. Daktilo, bilgisayar kullanmak, yazı yazmak, elişi yapmak, gibi fiziksel aktiviteler hastanın ağrısını arttırır. Ağrılar geceleri daha rahatsız edicidir. Eğer sinirdeki zedelenme çok fazla ise şikayetler gün boyu sürer. El ayası ve parmaklarda uyuşma, karıncalanma, ve kuvvet kaybı olabilir. Dikiş dikme, yazı yazma, yerden ince bir şey alma gibi hassas aktivitelerde zorluk çekilebilir.
Nasıl teşhis edilir?
Hastanın ifadeleri, hekimin yapacağı ayrıntılı muayene teşhise büyük ölçüde yardımcı olur. Boyun bölgesi muayenesi de ihmal edilmemelidir. Kesin teşhis sinir iletim hızları ölçümleri ile yapılır ( EMG ). Hastalığın derecesini belirlemek için de EMG gereklidir.
Tedavi
El bileği tekrarlayan hareketlerden ve zorlanmalardan korunmalıdır. Gece kullanılacak istirahat splintleri şikayetleri azaltmakta ve hastalığın ilerlemesini büyük ölçüde engellemektedir. Vücutta su ve tuz tutulmasını önleyici ilaçlar, ağrı kesiciler, anti-romatizmal pomatlar kullanılabilir. Karpal tünele ince enjektörlerle yapılacak steroid enjeksiyonları semptomları iyileştirebilir.
El ve parmaklarda kuvvetsizlik, belirgin his kusuru, uykuya engel olacak şiddette gece ağrıları varsa cerrahi tedavi yapılmalıdır. Cerrahinin amacı median sinir üzere olan basıncı ortadan kaldırmaktır. Operasyon sonucunda ağrı ve fonksiyon kaybı düzelir. Operasyon lokal anestezi ile yapılabilir
KTS nedir?
Boyun bölgesinden çıkıp kol ve elin sinirlendirilmesini sağlayan üç kol sinirinden biri olan median sinirin ( diğerleri; ulnar sinir serçe parmağı ve yüzük parmağının yarısı, radial sinir el sırtı) el bileğinde dar bir kanalda sıkışmasına karpal tünel sendromu ( KTS) denilir.
Sebepleri nelerdir?
El bölgesindeki tendonlardaki kalınlaşmalar, gebeliğe bağlı su ve tuz tutulması, el bileğinin tekrarlayan hareketleri, iltihaplı romatizmalar, KTS’ nin en önemli sebepleridir. El bölgesindeki iyileşmiş kırıklar, ve tiroid bezinin az çalışması ve amiloidoz KTS’nun diğer sebepleridir. Boyun bölgesindeki fıtık, kireçlenme, eklem iltihapları, KTS ‘a benzer belirtilere yol açabilir.
Belirtileri nelerdir?
Daha çok orta ve ileri yaşlardaki kadınlarda görülür. Elin baş parmağında, işaret parmağında, orta parmakta ve yüzük parmağının yarısında ağrı olur. Ağrı genellikle yanıcıdır, geceleri daha şiddetlidir. Hasta ağrıdan dolayı ellerini sık sık sallar. Tek veya her iki elde görülebilir. Sağ elde daha belirgindir. Daktilo, bilgisayar kullanmak, yazı yazmak, elişi yapmak, gibi fiziksel aktiviteler hastanın ağrısını arttırır. Ağrılar geceleri daha rahatsız edicidir. Eğer sinirdeki zedelenme çok fazla ise şikayetler gün boyu sürer. El ayası ve parmaklarda uyuşma, karıncalanma, ve kuvvet kaybı olabilir. Dikiş dikme, yazı yazma, yerden ince bir şey alma gibi hassas aktivitelerde zorluk çekilebilir.
Nasıl teşhis edilir?
Hastanın ifadeleri, hekimin yapacağı ayrıntılı muayene teşhise büyük ölçüde yardımcı olur. Boyun bölgesi muayenesi de ihmal edilmemelidir. Kesin teşhis sinir iletim hızları ölçümleri ile yapılır ( EMG ). Hastalığın derecesini belirlemek için de EMG gereklidir.
Tedavi
El bileği tekrarlayan hareketlerden ve zorlanmalardan korunmalıdır. Gece kullanılacak istirahat splintleri şikayetleri azaltmakta ve hastalığın ilerlemesini büyük ölçüde engellemektedir. Vücutta su ve tuz tutulmasını önleyici ilaçlar, ağrı kesiciler, anti-romatizmal pomatlar kullanılabilir. Karpal tünele ince enjektörlerle yapılacak steroid enjeksiyonları semptomları iyileştirebilir.
El ve parmaklarda kuvvetsizlik, belirgin his kusuru, uykuya engel olacak şiddette gece ağrıları varsa cerrahi tedavi yapılmalıdır. Cerrahinin amacı median sinir üzere olan basıncı ortadan kaldırmaktır. Operasyon sonucunda ağrı ve fonksiyon kaybı düzelir. Operasyon lokal anestezi ile yapılabilir
Benim bi bokum yokmuş bayadir yazamadım.antidepresan kullandım gecti ama bu süreçte içime kapandım 2 yıllık sevgilim terk etti.ne diyim …
deli kadır malmısın sen sayfayı doldurdımda doldurdın kopyala yapıştırda mal bu bilgileri google yazınca ilk çıkan şeyler zaten malmısın sen
sanene lan piç kurisi
deli kadır gotune koyarım amına koydugumun malı doğru konuş
sus lan orospi çocigi
orospunun cücügü
deli kadir amına koyduğumun çocuguuuuuuuuu
umut o götü sikerim baakk