Als miyim?

Bu yazıyı okuyacak olanlar kelimenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordur ancak ben yine de bir tanım yazayım. ALS’nin açılımı “Amyotrofik lateral skleroz” ya da bilindik uzun adıyla “Motor Nöron hastalığı”. Tedavisi olmayan bu hastalıkta kasları kontrol eden motor sinir hücreleri yavaş ama geri dönülemez şekilde ölüyor ve sonucunda kasların işlevsiz kalmasına, erimesine yol açarak hastayı yatalak ediyor. Kollar, bacaklar ve gövde kaslarının işlevsiz kalmasından öte yutkunma ve solunum kasları etkilenmeye başlayınca hastalık ölümcül hale geliyor. Bu duruma gelen hastaların yapay solunum desteği alması gerekiyor. Görülme sıklığı 100 bin kişide 1-1.5 olan hastalık için hayatta kalma oranı ortalama 3-5 yıl arasındadır. Yapay solunum desteği sorunsuz sağlanabilen hastalar uzun yıllar yaşayabilmektedir. Bu hastalığa sahip en ünlü kişi fizikçi Stephen Hawking’dir ve 50 yıldır bu hastalıkla yaşamaya devam etmektedir. Konuyla ilgili daha geniş bilgi için:

Tarih 2010 ağustosunu gösterirken güzel bir tatilden dönmüştük. Her şey yolundaydı. Bir gün bacağımda bir gariplik hissettim. Sağ baldırım seğiriyordu. O zamanlar kendimi (vücudumu) dinleyen birisi olduğum için tüm dikkatim de bacağıma yönelmişti. Ertesi gün de seğirme geçmeyince hayatımın en büyük hatalarından birini yaptım ve dr.google’a (bildiğimiz google arama motoru) “seğirme” kelimesini yazdım. Ta taaa.. “ALS belirtisi” . Birisi bana “o kelime hayatının dönüm noktası olacak” deseydi ne de güzel gülerdim. Altı üstü bir arama eylemiydi değil mi? Değilmiş..

Seğirme kelimesi beni ALS belirtilerine çıkarınca ALS’nin okuduğum diğer belirtileri de vücudumda ortaya çıkmaya başladı. Örneğin “ALS hastaları sık esner” gibi bir belirtinin ertesi gününde 30 defa esniyordum. Ya da ALS hastalarının bacakları, ayakları soğuk olur yazıyorsa benim de öyle oluyordu. Ya da ne bileyim kulak çınlaması, kolay irkilme.. Bunların hepsi bende vardı. O halde als olmalıydım. Hiç unutmadığım bir an var ki o da seğirme tiplerini araştırdığım gündü. Doğru ya da yanlış hâla bilmiyorum ancak okuduğumda ALS seğirmelerinin “pop” denilecek abartılı seğirmelerden çok gözle görülmeyecek ya da çok az farkedilecek “solucan hareketi” şeklinde olduğunu öğrenmiştim. Bilin bakalım ne oldu? Ertesi güne bu tip seğirmelerle uyandım.

Araştırmalarımda ilk durağım ALS-MNH derneği oldu. İlk olarak sadece okuyarak geçirdiğim günlerden sonra bir konu açmaya karar verdim. 2 Eylül 2010 tarihinde Anksiyete / Hipokondriyazis / ALS başlıklı bir konu açtım. Şu an forumun en populer başlıklarından bir tanesi. Bunun sebebi de Türkiye’de ve dünyada azımsanmayacak kadar çok kişi als olduğundan şüpheleniyor. Hastalığın ilerleyiş şekli dehşeti artırıyor. Kanser, kalp krizi gibi hastalıklar ALS’nin yanında biraz daha düşük vahamete sahip. Açtığım bu konudan şahsımı bulan pek çok insan oldu. Arkadaş olduklarım oldu. Gerçekten yardıma muhtaç halde oluyor insan ve onların yaşadıklarını daha önce yaşadığım için tamamen empatik bir şekilde yaklaşabiliyorum.

Als olduğum düşüncesi artık kafamda net olarak oturmaya başlamıştı. Bir anlamda kaderimi kabullenir pozisyondaydım. Bu süreçte özellikle yabancı sayfalarda belirtileri, teşhis metodlarını ve tedavileri çok araştırdım. Hani bir nörolog olmak istesem konu hakkında bu kadar araştırma yapmazdım. Normal yaşamımda çalışkan bir insan değilimdir. 6 Eylül 2010’da Medhelp sayfalarında What is my disease? başlıklı sorum 7 Eylül 2010 tarihinde aynı şekilde patients like me adlı sitenin forum bölümüne Tipacow adlı kullanıcı tarafından eklendi (özel mesaj ile sormuştu). 19 Eylül 2010 tarihinde ise ALS/MND forumlarında Terrible hypochondria or what? başlıklı bir konu açtım.

2 Eylül – 19 Eylül arasında 4 farklı sitede açtığım konular yaşadığım dehşetin adeta birer kanıtı. Bir an önce bir cevap istiyordum. Evet ya da hayır. Ama kimse doktor değildi ve kimse monitörün arkasından teşhis koyamazdı.

2010 Eylül ayında 5 farklı nöroloğa gidip 2 defa EMG çekildim. Aldığım teşhisler Hipokondri, anksiyete -ki öncesinde 2 yıl anksiyete ve panik atak ile uğraşmıştım- , B12 vitamin eksikliği ve magnezyum eksiliği oldu. B12 için 5 iğne, anksiyete için cymbalta ve magnezyum için de suda eriyen tablet kullandım. Hiç biri işe yaramadı. Çünkü asıl tedavi yolu kimyasal değil zihinseldi..

EMG sonuçlarımın ikisi de temizdi, tomografi, kan testleri bir sürü test test test.. Hepsi normaldi. Tam rahatlayacaktım ki bir şey oldu. İkinci kez çekildiğim EMG’de işlemi yapan kişi bacağımın bir noktasında problem farketti. Fakat aynı noktayı ikinci kontrolünde bu sorunu göremedi. Emg’de belirli vücut kaslarına ince bir iğne sokularak kasların aktiviteleri izleniyor (Karnımdan ve çenemden bile iğne soktular). Tüm sonuçlar normalken o tek belli belirsiz nokta ALS’ye tekrar tutunmama sebep oldu. Neden sorun çıkmıştı? Neden ilkinde vardı ve ikincisinde yoktu? Belki aynı noktaya sokmamıştı.. İğneyi..

Bu sürecin ardından derin bir depresyona girdim. Yaklaşık 1 sene boyunca hiç ama hiç bir şey beni mutlu etmiyordu. Tam 1 senemi bu kaygıya harcadım. Bu süreçte tabi araştırmayı da bırakmıyordum. Süreç, alsyi dışlamaya dönüyordu. BFS’yi (Benign Fasciculation syndrome) araştırmaya başladım. Aboutbfs adında bir forum buldum ve orada yazılanları okudum. Bu dönemde kişi belirtilerini normalleştirmeye çalışıyor.. Ancak bu, ALS’yi yeterince benimseyince oluşuyor. Yani olmadığınız bu hastalığı varmış gibi kabul edip ona göre yaşayınca.. Teşhis almasanız bile..

2011 yılında araştırmayı bırakmaya karar verdim. Çünkü farkettim ki araştırdıkça daha kötü oluyorum. Tamamen bırakmadım. ALS-MNH derneğinin forum sitesini takip etmeye devam ettim. Patientslikeme’de sahip olduğunuz hastalığın gidişatını takip edebildiğiniz bir sistem yapmışlar. Orada da bilgilerimi güncellemeye devam ettim. Ve sonunda farkettim ki belirtiler değişse de hastalıkta herhangi bir ilerleme yok. Araştırmayı iyice azaltınca normal yaşama dönmeye başladım. Kaygım, ciddi düzeyde azaldı. Belirtilerin bacağımdaki seğirme dışında hepsi yok oldu (Bacağım bugün bile seğiriyor). 2012 yılında ise tamamen normale döndüm. Olmayan bir hastalıkla varmış gibi 1.5 yıl geçirdim.. Buna tıp dilinde hipokondri ya da çağa uygun olarak siberkondri deniyor.

Uzun ve yorucu bir hikayeydi benimkisi. Aslında anlatılacak daha çok şey vardır ama ben bu yazıyı başka sebeplerle yazdım. Eminim benim yaşadığım şeylerin henüz başında olan bir çok insan var. Ve onlara tavsiyelerim olacak. Madde madde yazacağım ki kolay okunabilsin..

    1. Kaygılısın, korkuyorsun. “Önümde yaşayacağım daha uzun yıllar varken nerden çıktı bu illet?” diyorsun. Korkma, bu sayfayı okuyan yüz bininci kişi değilsen ALS değilsin.
    2. İlk yapman gereken doktora gitmek. Gerekirse EMG için ısrar etmektir (Benim ilk doktorum EMG çekmemekte ısrar etmişti). ALS teşhisi klinik muayene ve EMG ile koyulur. Doktorun sana ALS değilsin dediyse ona inan. Gerçekten inan. Belki görememiştir deme. Düşün. Yüz binde bir kişide görülen hastalığı doktorunun kaçırma olasılığı yok. Kaçırdıysa bence sevin çünkü çok talihli bir insansın. Şaka. Doktoruna inan. O doğruyu söylüyor. İlk gittiğim doktorum bana hipokondri demişti. Ondan sonra 4 doktora daha gittim. Sonucu biliyorsun.
    3. Doktora gittikten sonra yapman gereken ikinci şey araştırmayı bırakmak. Tamamen bırakmak. Hiç bir şekilde ne google, ne başka bir sitede yaşadığın belirtileri araştırma. Çünkü hangi belirtiyle karşılaşırsan bir süre sonra o belirtiyi yaşayacaksın.
    4. Seğirme ALS’nin ayırt edici belirtisi değildir ve seğirmelerin büyük çoğunluğu zararsızdır. Hatta okuduğum sitelerde birisi “vücudun otomatik masaj sistemi” şeklinde esprisini yapmıştı. Boşver seğirsin bacağın kolun. Hala yürüyebiliyorsun, yiyebiliyorsun.
    5. Vücudunu dinlemeyi bırak. Bunun bir sonu yok. Vücudun çalışma şeklini görsen nasıl yaşadığına inanamazsın. Bırak o işini yapsın
    6. Eminim yukarıda saydığım maddeler sende yeterince işe yaramayacaktır. Doktorunu dinlemeyeceksin, araştırmayı bırakmayacaksın ve vücudunu dinlemeye devam edeceksin. O zaman araştırdığım testlerden bazılarını söyleyeyim. Kavanoz açmak, anahtar çevirmek, araba sürmek, yerden bir cisim kaldırmak, tek ayağının üzerinde durmak.. Bunlardan herhangi birini yapıyorsan ALS değilsin.
    7. Hayatına devam et. Çünkü ALS bile olsan yapacak bir şey yok. Ne kadar kaliteli zaman geçirirsen, senin için o kadar iyi

 

Kafanızdaki sorulara cevap bulmak isterseniz yorum bölümü açıktır. Sağlıklı, alssiz günler..

21/04/2014 tarihli ekleme: Als korkusu yaşadığım yıllarda okuduğum bir yazı dizisi bana çok yardımcı olmuştu. İngilizcesi olan arkadaşlara muhakkak tavsiye ederim:

Muscle Twitching: Is it ALS or Anxiety or BFS? Best Information for Terrified People

Not: Yukarıdaki bağlantı içerisinde verilen bağlantılarda hata var. Oradaki bağlantılara ulaşmak için: 1 2 3 4 5 6 7 8 9

Güncelleme: Maalesef yukarıdaki linkler ölmüş. Bunun yerine bulduğum başka benzer bağlantılar:

Twitching Muscles: Great Foot Drop Strength Tests
Muscle Twitching in Fingers? ALS Fear? Strength Tests

Şu yazılar da ilginizi çekebilir...

25.937 Yorum

  1. veysel dere (iron man) dedi ki:

    üzerinden 3 sene geçince artık segırmelerımı tanımaya basladım
    busenın dedıgı gıbı bende
    cok uykusuz kaldıgımda
    cok sınır stresslı oldugumda ve kılo kayıbı yasadıgımda cok segırıyorum

  2. huzursuz adam dedi ki:

    ben gruba katıldım herkes katılmalı veysel beyyy bi 3 sene de orda idare et

  3. veysel dere (iron man) dedi ki:

    oldu gözlerım doldu soner :) katılayım dur ama gülmekten :)

  4. Can dedi ki:

    buse keşke grup kursaydın bu sayfa sanırım kapalı grup ac yazılarını dısardan birileri görüyo boyle

  5. Erkek güzeli sefil bilo dedi ki:

    GöktürklerTarihte “Türk” adını resmî devlet adı olarak ilk defa kullanan Köktürklerdir. Köktürklerin ortaya çıkışı 542’li yıllardadır. Çin kaynaklarındaki bilgilere göre Köktürkler’in lideri Bumın Kağan (Çince kaynaklarda Tu-mın veya T’u-men)’dir. Bumın Kağan’ın siyasi bir güç olarak ortaya çıkışından birkaç yıl sonra Çin ile resmî ilişkilere girdiği anlaşılmaktadır, ancak o yıllarda Köktürkler, Avarlar (Juan-juanlar)’a bağımlıdır. Bumın Kağan, Çin Seddi’nin kuzeyinde ipek ticaretiyle meşgulken bir yandan da Avarlar’a karşı başlatılan Tölis isyanını bastırır. Bu başarının getirisi, en az elli bin kişilik bir kuvvetin kendisine bağlanması olmuştur.

    Bumın Kağan, 552 yılında Avarlar üezrine baskın yapar ve onları mağlup eder. Bumın Kağan’ın kazandığı bu zaferden sonra Köktürk Kağanlığı tam olarak bağımsızlığına kavuşmuş olur. Yeni kurulan devletin batı kısımlarının idaresi, Bumın tarafından kardeşi İstemi’ye verilir. Bumın’ın ölümünden sonra yerine sadece birkaç ay hükümdarlık yapan oğlu Kara Kağan geçer. Kara Kağan’ın hastalıktan ölmesi üzerine Köktürk tahtına, vasiyeti gereği kardeşi Mukan Kağan (553-572) oturur.

    Bumın Kağan’ın kardeşi İstemi ise 576 yılına kadar merkeze bağlı olarak “yabgu” ünvanı ile devletin batı kısmını idare eder. İstemi’nin bütün faaliyetleri doğudaki kağanlık adına olur. Bu bize, Türk devletlerinin baştan beri yönetim olarak ikiye bölündüğünü göstermektedir. Merkezleşen doğu kısmının batı kısımna karşı üstünlüğü vardı. Doğuyu Bumın‘ın oğlu Mukan, batıyı ise Bumın’ın kardeşi İstemi (552-576) yirmi yıldan fazla süre yönetir.

    Mukan, tahta oturur oturmaz askerî harekâta girişir. Önce Avarlar‘ın son birliklerini yok eder; sonra doğuda Kıtanlar’ı yenip kuzeyde Kırgızlar’ı kendine katarak, batıda Akhunlar’ı yenilgiye uğratır. Bu arada söz konusu dönemle ilgili kaynaklar, Akhunlar yenen kişinin aslında Batı sınır bölgesinden sorumlu İstemi olduğunu yazar.

    Daha sonra Akhun toprakları Köktürkler ve Sasaniler arasında paylaşılır, ancak bu paylaşım Köktürkler ve Sasani arasında düzenli bir ilişkiyi getirmez, çünkü gerek İranlılar gerekse Türkler, yıkılan Akhun İmparatorluğu toprakları üzerinde hak iddia ederler. Maveraünnehir ve Fergana’nın bir kısmı, Kaşgar, Hoten ve Batı ÜTrkistan’ın önemli şehirleri Köktürkler’e bağlanır. Böylece Akhunlar’ın yönetimi altında ipek yolu ve ipek ticaretini ellerinde tutan Soğdlar, İstemi’nin yönetimi altına girerler.

    Akhunlar’ı yıkmak için başlayan Türk-İran dostluğu, süreklilik göstermez. İranlılar, ipek ticaretinden elde edilecek geliri kendi ellerinde tutumakta kararlıdırlar. İpek ticareti konusunda Bizans’a biri 563, diğeri 568 yılında olmak üzere iki heyet gönderilir. 568’de heyetin başında bulunan Soğd lider Miniakh, Bizans’la dostluk kurarak Türk Kağanı İstemi’ye ipeği Bizans’a doğrudan satmasını tavsiye eder. Heyet, Bizanslılarca iyi karşılanır. Türk-Bizans ilişkilerinde ticarî konular yanında siyasal konularda da yakınlık sağlanmıştır; çünkü Türkler’in egemenliği altına aldığı Avar ve Akhunlar, Bizans’ın başına dertti ve sonuçta iki devleti yakınlaştıran ortak yandı. Bizans ile İstemi arasındaki diplomatik ilişki kısa zamanda meyvesini verir ve Bizans ile Sassaniler arasında 20 yıl sürecek savaşlar böylece başlamış olur.

    Mukan Kağan zamanında yapılan fetihlerle Göktürk Kağanlığı‘nın sınırları güneyde Çin Seddi’nden kuzeyde Buz Denizi’ne, doğuda Kore’den batıda Karadeniz’e kadar uzanmış, Orta Asya’yı bir uçtan bir uca kaplar. Türklerin 1. Kağanlık döneminde, yazışma dillerinin olduğunuz biliyoruz, ancak bu dilin Türkçe mi yoksa başka bir dil mi olduğu konusu gizemini korumaktadır.

    Mukan 572’de ölünce kardeşi Taspar ve sonrası dönemine geçilir. Sui hanedanı döneminde ve Türkler’in güçlü kağanlarının başta bulunmadığı zamanlarda Çin, kişisel çekişmeler ve boylar arası çatışmalarla arapsaçına dönmüş Türk siyasal yaşamında yönlendirici rol üstlenmiştir.

    Doğu Köktürk Kağanlığı, 630 yılında kişisel çekişmeler sebebiyle yıkılır ve kağan Çin’e götürülür. 659’da Çin tarafından işgal edilmesiyle Batı Köktürk Kağanlığı da tarihe karışır. Yazıtlarda 1. Türk Kağanlığı’nın yıkılış nedenleri etkileyici bir üslupla anlatılmıştır. Daha sonra 50 yıllık süren Çin hakimiyeti dönemi başlar.

    2. Göktürk Kağanlığı

    Çin egemenliğinde geçen elli yıllık süre zarfında Çin’in kuzey sınırlarına yerleşmiş olan TÜrkler, büsbütün örgütsüz değildiler. Başlarında olan başbuğlar, Çinliler tarafından kabul edilmiş kimselerdi. Bu başbuğlardan birisi, Doğu Köktürk devletinin son hükümdarının soyundan gelen Kutlug adlı bir “şad“dı. Kutlug, 681’de maiyetindeki birkaç kişi ile beraber Çin Seddi’nin dışında kalan Yin-Şan dağlarına kaçar. Bu önemli olay, başka Türk boylarının Kutlug’un arkasından giderek onun bu cesur hareketine güç katmasına sebep olur. Bu boylar, Yin-Şan dağlarının vadilerinde, Çinliler’den gayet iyi sakalabilmişler ve günden güne artmışlardır.

    Sadece askerî bir kişilik değil, aynı zamanda devlet adamı olan Tonyukuk da Kutlug’un milli gayeleriyle coşarak, Türk devletini bir kez daha kurmak için onu sürekli teşvik etmiştir. Doğu Türkleri’nin 679 yılından beri sürdürdükleri bağımsızlık mücadelesi başarıyla sonuçlanır. Çin’e karşı yapılan başarılı savaşlar sonucu Kutlug Kağan, 682’de 2. Köktürk Kağanlığı’nı kurar ve diğer bütün Türk boyları da böylelikle bağımsızlıklarına kavuşur. Bundan dolayı Kutlug Kağan’a “halkı, milleti derleyip toplayan” anlamına gelen “İlteriş” ünvanı verilir.

    2. Türk Kağanlığı’nın kuruluşu yazıtlarda da anlatılır. İlteriş, akıllıca politikalar yürüterek Çin’de hapiste bulunan Tonyukuk’u kurtarıp yanına alır. Zeki ve plancı bir kişiliğe sahip olan Tonyukuk, göreve gelir gelmez başkaldıran Oğuzlar’la mücadeleye girişi; bunda da başarılı olur. Ağır yenilgiye uğrayan Oğuzlar gelip İlteriş Kağan’a tâbi olurlar. Bu zafer haberi duyulur duyulmaz, Türkler’e her taraftan kayıtsız şartsız tâbi olmak isteyen birçok diğer Türk boyları da gelirler. Tutsak edilen Türkleri kurtarmaya çalışan İlteriş, Çinlilerle on yedi kez, Kıtanlar’la yedi kez, Oğuzlarla beş kez savaşmış, Türgişlerle yaptığı savaşta 691 yılında ölmüştür.

    İlteriş’in ölümünün ardından oğulları Bilge Kağan ve Kül Tigin’in yaşları küçük olduğu için, yerine kardeşi Kapgan (692-716) geçer. Kapgan zamanında devlet daha da güçlenmiş, çağının en büyük kuvveti hâline gelmiş, bütün Türk boyları onun idaresine geçmiş ve Çin ile iyi ilişkiler kurulmuştur. Kapgan Kağan’ı istemeyen Çin idaresi onu Bayırkular’ın reisine öldürtmüştür. Kapgan’ın yerine vasiyeti gereği oğlu geçerse de, İlteriş’in oğlu Kül Tigin bu durumu kabul etmeyip ağabeyi Bilge Kağan’ı (716-734) tahta oturtur. İlteriş’in iki oğlu, idareyi ele geçirince Kapgan’ın oğlunu ve kardeşlerini öldürtür.

    Bilge Kağan ve Kül Tigin döneminde, tecrübeli devlet adamı Tonyukuk’un tavsiyeleri sonucu Çin ile iyi ilişkiler kurulur. Orhun Yazıtları‘nda da anlatılan parlak dönem fazla sürmez. 731 yılının ilkbaharında Kül Tigin vefat eder ve yapılan pek çok savaşta ordunun kumandasında büyük yararlıklar gösteren Kül Tigin’in ölümüyle Bilge Kağan yalnız kalır.

    Kağanlığın yıkılışına yol açan en önemli etken, devletin başta gelen unsurları olan Basmıl, Karluk ve Uygurlar arasındaki iktidar çekişmesi olmuştur. İç çatışmalar Köktürk Kağanlığı’nın yıkılmasına neden olduğunda, 2. Kağanlık döneminin doruğunda idi. Bilge Kağan, vezirlerinden Mey-lo-çue tarafından zehirlenmiş ve 25 Kasım 734 yılında ölmüştür. İktidar çekişmesini sonunda Uygurlar kazanmış ve 745’te Uygur Devleti kurulmuştur.

  6. Erkek güzeli sefil bilo dedi ki:

    Ali Koç’tan kaptanlara: “Kendinize çeki düzen verin”
    Yeni Malatya yenilgisi sonrası kaptanlar Volkan Demirel ve Mehmet Topal ile havaalanında 10 dakikalık bir görüşme yapan başkan Ali Koç, “Kimsenin bu taraftarı üzmeye hakkı yok. En kısa sürede kendinize çeki düzen verin. Biz iyi bir takımız ve bu sezon ligi şampiyon bitirmek zorundayız. Herkes bu bilinçle hareket etsin” diyerek fırça attı

    .

  7. serhat dedi ki:

    erkek guzelı sıyırdınmı sen ne dengesiz adamsın keko

  8. Erkek güzeli sefil bilo dedi ki:

    Serhat ananı siktirtme bana simdi yol al

  9. Cemile Kutay dedi ki:

    Abilerim ablalarim heralde en küçük yas olarak seğiren benim bayraminiz kutlu olsun umarim bir an once segirmeniz durur bidahaki bayrama oyle girersiniz ben yine segirme ile uyandim bir bayrami daha rezaletcesine yasiyorum

  10. sehmuz dedi ki:

    banker bilo amına koydurma bana şimdi ne ayaksın olm sen

  11. şehmuz dedi ki:

    arkadaşlar ben şehmuz o donme çocukları benım adımla msj yazıyo lutfen inanmayın , veysel kardeş benım adımla yazıyorlar haberın olsun

  12. serhat dedi ki:

    erkek guzeli senın ananın amına boşlırım anım oğlu illa kufurdenmi anlıyosun amın oğlu , ananı hoplatırım kucagımda am bıtı

  13. serhat dedi ki:

    ulan sefil bilo illa ananın amınımı sıkelım amın oğlu sizin gibiler yuzunden siteye girilmıyo piç ettınız piçin dolu , ananın seni doğurmamış sıçmış belli ananının amına doşaldıgım gotu

  14. veysel dere (iron man) dedi ki:

    sehmuz ne oluıyor bende anlamadım ortalık karısmıs bayram günü herkes barısır bunlar ana bacı bırbırıne gırmıs

  15. şehmuz dedi ki:

    veysel kardeş benım adımla girip kufur etmişler ben değilim, ayıpmyaptıkları cesaretiniz varsa kendı adınızla yapın yaptıgınızı kufur eden şehmuz ben degilim

  16. veysel dere (iron man) dedi ki:

    anladım ben moruk çözüyorum bazı seylerı üzülme sen bayramın kutlu olsun bu arada

  17. Erkek güzeli sefil bilo dedi ki:

    Burda benim aileme bana kim küfur ediyorsa ölüsünü dirisini karisini kizini anasını kizkardesini 7 sülalesini sikeyim burda kimseye durduk yere küfur etmedim hakaret edilince ettim

  18. veysel dere (iron man) dedi ki:

    ya tamam beyler bayram günü Allah Allah

  19. Can dedi ki:

    Cemile face grubuna gel

  20. Sehmuzun babası dedi ki:

    Sehmuz seninde amk

  21. Sehmuzun babası dedi ki:

    Grubunuzunda amk

  22. Müjgan dedi ki:

    Arkadaşlar sakin olun

  23. sehmuz dedi ki:

    bende senin ölünü sikeyim

  24. alka dedi ki:

    Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına yapmış olduğunuz ihbar ve şikayetler ile ilgili olarak göstermiş olduğunuz duyarlılıktan dolayı teşekkür ederiz.

Bir Cevap Yazın